30 Ağustos'tan 9 Eylül'e

23 Nisan'a Kutlu Doğum Haftası, 19 Mayıs'a İstanbul'un Fethi, 30 Ağustos'a da Malazgirt Savaşı kardeşleri geldi....

Haber

23 Nisan’a Kutlu Doğum Haftası, 19 Mayıs’a İstanbul’un Fethi, 30 Ağustos’a da Malazgirt Savaşı kardeşleri geldi. Neyse ki kimin icat ettiği ortada kalan Kutlu Doğum Haftasından kurtulduk…

Bir söz vardır, gelecekten umudunu kesen uluslar, geçmişte yaşadıkları zaferlerle övünürlermiş.

Bir yerde okumuştum, İlhan Arsel’in “Arap Milliyetçiliği ve Türkler” adlı kitabının girişinde, Atatürk’e ait olduğu belirtilen, “Kaza ve kader, talih ve tesadüf kavramları Arapça’dır Türkleri ilgilendirmez” sözünden bahsetmiş.

**

Osmanlı’nın son dönemleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarını genel hatları ile hemen hemen herkes bilir. Özetle, “Osmanlı çağa ayak uyduramamış, küllerinden Türkiye Cumhuriyeti doğmuştur”

Yanlış anlaşılmaması için peşinen belirtelim ki Osmanlı bizim atamız ve geçmişimizdir. Onu inkar eden, tarihi inkar etmiş olur ama onun eksik ve yanlışlarını da söylemek durumundayız.

Osmanlı hayranlığının son dönemde arttığını hepimiz biliyoruz. Bunu sadece Osmanlı olarak görmek yanlış olur, her çağdaş devletin içinde hala devam eden eski şaşaalı imparatorluk özlemcilerinin varlıklarını biliyoruz.

Osmanlı’yı, o dönemin diğer ülkeleri ile kıyaslar ve zamanın değer yargıları ile karşılaştırırsak eleştiride doğru bir yöntemi benimsemiş oluruz. Fakat mesele Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti karşılaştırması değildir. Mesele, geçmişi doğru yargılayıp, geleceği doğru şekillendirebilmektedir.

**

Namık Kemal, 150 yıl kadar önce yazdığı ünlü şiiri Hürriyet Kasidesi’nde “Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette / Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten” der.

Namık Kemal burada demokrasi kavramına vurgu yaparken, millet ve ümmet içindeki tartışmaların iyi sonuçlar doğuracağını söyler.

Hiç kuşkusuz 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı da Türkiye Cumhuriyeti’nin ölüm kalım mücadelelerinden birisidir. Emperyalist güçler tarafından parçalanan Osmanlı, bitmiş tükenmiştir. Eski fetih günleri gerilerde kalmıştır. Anadolu’da sıkışıp kalan ulusal güçleri harekete geçiren Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, yok olmaktan varoluşa geçen mücadelenin tam ortasındadır.

Mustafa Kemal’i değerlendirirken de o dönemi göz önüne almanız gerekir. Dönemin batılı devletleri ile Rusya ve Arap yarımadasında kim nasıl yönetiliyordu bilmemiz gerekir. Din devletleri insanlara nasıl bir yaşam tarzı öneriyordu öğrenmemiz gerekir.

**

Atatürk, tüm ulusal kurtuluş savaşlarına öncü olmuş, doğudan batıya ezilen uluslara mücadele azmi kazandırmıştır.

Dünyadaki tüm liderlerin seveni de vardır sevmeyeni de… Bu, insanların duruşu ve dünyaya hangi pencereden baktıklarına bağlıdır. Uzatmayalım…

Bizim tarihimizde elbette ki yüzyıllar öncesine ait önemli olaylar vardır. Bizim için mücadele ederken hayatını kaybeden atalarımızın mücadelesini unutmuş değiliz.

1071 ve 1453 bunlardan biridir. Ama bunları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin karşısına getirmek doğru değildir.

Ulusal bayramlar, toplumun topyekün sevinç günleridir. Bu bayramlar, başka ulusların yok sayılmasını, hor görülmesini ve ötelenmesini gerektirmemelidir.

19 Mayıs, ulusal kurtuluş savaşımızın mihenk taşıdır.

23 Nisan meclisin kuruluşu, 30 Ağustos büyük zaferin kazanılması, 29 Ekim Cumhuriyet’in ilanıdır.

3 Eylül de Ödemiş’in kurtuluş tarihidir. 9 Eylül, düşman ordularına vurulan son darbedir.

**

Ben İstanbul’un fethi törenlerini, ‘Türkler Anadolu’ya dışarıdan gelmiştir’ gerçeğinin yeniden anımsatılması olarak kabul ederim.

Artık bunlar gerilerde kalmıştır. Gösterişli törenler yapmaya gerek yoktur.

Şimdi, 16 Türk devletinin destanına değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine odaklanmalıyız. Ok atılıp kılıç kuşanılan dönemler çok gerilerde kalmıştır. Şimdi işgal teknolojik ve ekonomiktir.

Bu yıl düşman işgalinden kurtuluşumuzun 100’üncü onur yılı içindeyiz. Bu yılki kutlamalar özel. Bu çerçevede Ödemiş’te de buraya alamayacağım kadar çok, oldukça kapsamlı etkinlikler var. Elbette ki yetişebildiğimiz kadarı ile bu etkinliklere katılmaya çalışacağız.

“Sakarya Zaferi, askerlik ve politika bakımından kurtuluş mücadelemizin önemli bir aşaması olmuştur. Önce Yunan ordusunun taarruz kabiliyeti kırılmış, sonra onu savunma zorunda bırakmıştır.”

İşte bu gibi ayrıntılar da artık bundan sonra tarih derslerinde anlatılmalıdır. Artık önümüze bakmalı geleceğe odaklanmalıyız. Şu anki sorumuz, “Biz bu ülkede, daha güzel nasıl yaşayabiliriz?’ olmalı ve buna çözüm üretmeye çalışmalıyız.

“30 Ağustos Zaferi, ülkemizin bağımsızlığı için önemlidir. Bu zafer, kendisini parçalanmış ve sömürge bir ülke haline getirmek isteyen ülkelere karşı indirilen bir darbedir. Bu zafer, bir anlamda mazlum bir ulusun yeniden şaha kalktığı ve haykırdığı, kendi özgürlüğünü ve bağımsızlığını sağlamaya yönelik sürecin başladığı tarihtir.”

3 Eylül kutlu olsun…

Bakmadan Geçme