24 Aralık

Geçen yıl, ‘Yazı şeysi’ başlığı altında şunları yazmışım: Baktım, trafik kanununun 57’inci maddesi kavşaklardaki geçiş hakkı...

Geçen yıl, ‘Yazı şeysi’ başlığı altında şunları yazmışım:

Baktım, trafik kanununun 57’inci maddesi kavşaklardaki geçiş hakkı ile ilgili şunları yazıyor: “Dönel kavşağa gelen sürücüler, dönel kavşak içindeki araçlara yol vermek zorundadır.”

Döner mi dönel mi bilemiyorum ama bizde böyle bir kuralı takan da yok bilen de! Herkesin işi acele! Herkes bir yerlere yetişme telaşında. Oysa biraz saygı ve hoşgörü olsa ne güzel olur. Kural açık: Düz yolda giderken önündeki dönel kavşakta araç bekliyorsa hız kesip ona yol vereceksin. Ben, mümkün olduğunca vermeye çalışıyorum.

**

Geçtiğimiz gün adam aracıyla kırmızı ışıkta durmuş, yeşilin yanmasını bekliyor ama durduğu yer, yaya geçidinin üstü. Yani 2-3 metre ilerde durunca zaman kazanacağını sanıyor. Tam o sırada yaya geçmek istiyor ama önünde araç var. Eliyle geride durması gerektiğini söylüyor. Sürücü de mecburen gidebildiği kadar geri gidiyor.

Neyse, yeşil yanıyor ve hareket ediyor fakat az ilerdeki ışıkta yine kırmızıya takılıyor. Ne bekliyorsunuz: Yine yaya geçidinin tam üstünde duruyor! Sanki az önce yayanın uyarısı ile geri gitmek zorunda kalan o değil…

**

“Yollar yayanındır” deniliyor ya! Yaya da tarlada yürüdüğünü sanıyor. Nasıl olsa yollar yayaların: Yaya adım attığında araçlar durmak zorunda! Ters ters bakmalar ve kafa sallamalar…

Bence bunu da tam kavrayamamışız. Yaya geçidinde adımını attın mı aracın durması gerekir. Zaten yayanın geçeceği bellidir fakat yayalar karşıdan karşıya nereden ve nasıl geçeceğini bilemeyince trafikte araç kullanmak, bazen sinir bozucu bir hal alıyor.

**

Kimi arkadaşlarım var, Face’de atarlı ve imalı cümleler yazmaya bayılıyorlar. Tabii bu arkadaş dediklerimin çoğu Facebook arkadaşı. Yani gerçekte yüz yüze arkadaş değiliz ama bakıyorum bana arkadaşlık teklif edenlerle 40-50 ortak arkadaşımız var, ‘Hadi ayıp olmasın’ babında kabul et butonuna basıveriyorum. İşte o andan itibaren her türlü foto ve yazıyı takip etmek veya görmek zorundasın.

İmalı ve atarlı yazan arkadaşlarım. Lütfen ne yazacaksanız derli toplu ve açık bir şekilde ifade edin. Kime laf sokuyorsanız onu muhatap alın…

**

E-sosyal medyadan başka manzaralar: Bir de sizin eve kimler misafir gelmiş biz bilmek durumunda değiliz. Ne yiyip içtiğiniz de kimin umurunda bilmiyorum. Hangi yolda nereye gidiyorsunuz belli etmek zorunda da değilsiniz. Biraz sakin olun… Biraz olgun davranın…

Ergenlik yaşı, 12-20 arasıdır. Bu yaşları üçe, hatta dörde katlamış olanların ergen halleri de hiç çekilmiyor…

Ben de bazen ‘şeysi’ yazıyorum ama farkındaysanız bunlar genel konular etrafında şekilleniyor.

**

Yerlere çöp atılmasın istiyoruz ama uygun aralıklarla uygun estetikte çöp bidonları da koyamıyoruz. Daha doğrusu çöp yönetimi denilen kavramdan haberimiz yok…

Aynı araç parkı gibi… Araçların park yasaklarını biliyoruz. Orası cezalı, burası paralı…

İyi de kardeşim, peynir ekmek gibi araç satılıyor. 4-5 katlı binalar dikiliyor.

Bu vatandaş, aracını sırtında taşıyacak veya terasında park edecek değil ya!

**

Yazılarımı yayından bir gün önce evimde yazıp Face’de paylaşıyorum çünkü yayın öncesi günü okulda oluyorum. O gün yazıyla uğraşacak fiziki ve duygusal ortam bulamıyorum. Gün içinde bırakın yazı yazmayı, bazen telefonlara bile bakmamaya çalışıyorum çünkü olası can sıkıntısı, o günkü moral değerlerimi düşürebilir. Bazen boşluk bulduğumda yazım veya ifade bozukluğu olduğunu anlarsam arada girip düzeltmeler yaptıktan sonra editöre “Alabilirsin” notu yazıyorum.

Haftada dört gün yazı yazıp paylaşmak, sanıldığı gibi hiç de kolay değil. Üç kişi beğenmiş, beş kişi beğen butonuna basmamış o da önemli değil çünkü kendimce not düşüyor ve insanlar okuyorsa mutlu oluyorum. Yazımı okuyan biri ile yüz yüze geldiğimde “Şu yazın çok güzeldi” deyince seviniyorum.

Bu da benim yazı şeysim…

**

Her günün diğerinden önemi vardır ama ’24 Aralık’ tarihi, bende iki önemli olayı anımsatır. Biri, 1970’lerin sonlarındaki 24 Aralık Maraş Katliamı ki büyük bir felakettir, Türkiye’nin de yüzkarasıdır…

Diğeri de gazetemizin ilk çıkış günüdür. 24 Aralık 1997. Gazetemizin çıkışının Maraş Katliamı ile ilgisi yok tabii. Haftalık çıkacaktık ve çıkış günü çarşamba olacaktı. Yılbaşı kutlamaları alıp gazetemize mali destek yapmak istemiştik.

Salgın dolayısı ile tüm dünyada yerellik fırtınası esti. Küçük Menderes Gazetesi, kim ne derse desin bir Ödemiş gazetesidir. Önce Ödemiş’ten, daha sonra çevresinden daha çok ve ayrıntılı bilgi veren haber almak ve köşe yazısı okumak dileğiyle nice yıllara…

 

Bakmadan Geçme