100'üncü yıl

Benim yabancı kökenli kelimelere karşı mesafeli duruşumu bilirsiniz. Yazılarımı düzenli okuyanlar veya hadi 'şöyle bir göz...

Benim yabancı kökenli kelimelere karşı mesafeli duruşumu bilirsiniz. Yazılarımı düzenli okuyanlar veya hadi ‘şöyle bir göz gezdirenler’ diyelim; kelimelerden yola çıkarak bir sonuca vardığımı bilirler. Hatta bazı okuyucularım, hocam lafı bu kadar dolandırmaya ne gerek var, son paragraf yeterli imiş derler.

Ben de “O zaman maksat topu kalede görmekse maça da gerek yok, atarsın 5 penaltı olur biter!” derim.

Şimdilerde bir lansman sözcüğü çıktı ki sormayın gitsin; bilen de bilmeyen de kullanıyor. Fransızca’dan dilimize yerleşen kelimenin tam karşılığı ‘tanıtım’ hadi biraz zorlayalım ‘ilk sürüm’ demek.

Ama lansman deyince daha havalı oluyor değil mi?

Bir de Swot Analizi vardı. Şimdilerde pek duymuyorum. Özellikle tanıtım ‘ajansları’ pek sever böyle afili kelimeleri. Swot analizinin anlamı da şu: “Bir projede ya da bir ticari girişimde kurumun, tekniğin, sürecin, durumun veya kişinin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek, iç ve dış çevreden kaynaklanan fırsat ve tehditleri saptamak” Yani iyi ve kötü yönleri ortaya koymak. Olumlu ve olumsuz yönleri dile getirmek. Hani ‘marka değerler’ falan filan.

Ödemiş’in marka değerleri denildiğinde de hafif bir gülümserim. Uzatmayalım.

Bildiğiniz gibi bu yıl Türkiye’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıldönümü.

Ödemiş’in de işgalden kurtuluşu 3 Eylül’e denk geliyor. Her yıl 3 Eylül’de başlayıp 10 gün süren çeşitli etkinlikle yapılıyor.

Bu yıl belediyemiz, kurtuluşun 100’üncü yılı kutlamaları için özel önem gösteriyor. Bu nedenle kimi sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile 2 toplantı yapıldı. Ben de Kent Konseyi’ni temsilen bu toplantılara katıldım. Toplantılar program olgunlaşıncaya kadar devam edecek.

Fikir almak ve danışmak güzel. Bu açıdan belediyemizi kutluyorum.

Birçok öneri geliyor. Tartışıyoruz ve önerileri ete kemiğe büründürmeye çalışıyoruz.

Biliyorsunuz yaklaşık 25 yıldır bu konularda yazıp çiziyorum. Yapılanları yakından izliyor olumlu ve olumsuz gördüğüm kimi etkinlikleri ilgili kişilerle paylaşıyorum.

Bu yazımda hem bu gelişmelerden sizleri de haberdar etmek, hem de konuyla ilgili özet bakış açımı sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Hazırlıklar için 4 ay gibi bir zamanımız var. Gelen önerileri kimin ortaya attığı çok önemli değil. Benim özetle vurgulamak istediğim 100’üncü yıl farklı ve kapsamlı olmalı. ‘O sanatçı mı bu sergi mi?’ gibi konulardan ziyade kalıcı işler yapmak daha önemli.

Bir yazımda da önemle belirttiğim gibi Kuvayı Milliye Müzesi mutlaka düşünülmeli. Ulus Parkı’na birkaç tarihi belge ile kurtuluşta öne çıkan kimi şahsiyetlerin uygun bütçe ile anıtları yapılmalı. Bu çalışmaya İzmir BŞB de katkı koyabilir.

Toplantılarda Kurucuova-Türkönü arasına Gökçen Efe anıtı yapalım önerisi geldi ama bence Gökçen Efe ile birlikte bu bölgenin kurtuluşunda adı geçen başka önemli kahramanların da anıları yaşatılmalı. Poslu Mestan Efe, Yüzbaşı Tahir, Yörük Ali Efe gibi…

3 Eylül başlangıç ise 9 Eylül bitiştir. 3 Eylül Cumartesi gününe geliyor. Bence en azından bu yıl için Saraçoğlu Caddesi’nde 9 Eylül Cuma günü eğlenceli ve renkli bir geçit töreni yapılabilir. Dükkanlar sağlı sollu süslenebilir. Caddede evi olan hemşehrilerimiz o günleri yaşatırcasına şenlik içinde bir gün geçirebilir.

Toplantılar nedeniyle elbette dersime çalışıyorum.

Hemşehrimiz hukuk doktoru siyasetçi ve yazar Alev Coşkun’un “Kuvayı Milliye’nin Kuruluşu” rahmetli hocam Behiç Galip Yavuz’un “Ödemiş’in Tarihi” ve Tireli araştırmacı / yazar Munis Armağan’ın “Bozmenderes’ten Bozdağlar’a Kuvayı Milliye”

Bugünü anlamak için dünü iyi bilmeliyiz.

Dün, Anadolu’dan İstanbul hükümetine çekilen telgraflar yok sayılmış. İşgal haberleri sansürlenmiş. İstanbul hükümeti Anadolu’nun haklı direnişini bastırmak için ‘Nasiha heyetleri’ kurdurmuş.

Okumak unutmamaktır. Okumak geleceği görmektir.

Haber

Bakmadan Geçme