İLKYAZIN SESİ

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mart ortalarına yaklaştık.

Mart, bir ayağı kışta; bir ayağı baharda olan bir ay.

Baharı müjdeleyecek çok yakında kırlarda açacak laleler, sümbüller nergisler, nesrinler… Ve adını bilmediğimiz nice çiçek. Papatyalar mı, onlar üç beş günlük yağmur sonrası açan güneşle birlikte çoktan gülümseyen yüzleriyle yerlerini aldılar bağ, bahçe ve tarla kenarlarında.

Umut etmek, umutvar olmak her zaman için insanı “güzele, iyiye ve doğruya” daha yakın hissettirir. Bundandır belki yeniden doğuşun başlangıcı olan şubatı sevmem.

Bahar ardından yaz ve güz.

Kimin yaşamına ne güzellikler getirir, kimin yaşamından neleri götürür bilinmez elbet.

“çağlaya durduğunda badem

İlk çiçeklendiğinde erikler”

Yahut

“Unutmuşken kışlıklar naftalin kokularını

Yine buluştular

Önce erik ağaçları

Ardından kiraz

Çiçeğe durdular”

Derken şair

“Çukurova bayramlığın giyerken

Çıplaklığın üzerinden soyarken

Şubat ayı kış yelini kovarken

Cennet dense sana yakışır dağlar”

Diyen Karacaoğlan’a kulak verirken nedir insana yakışan? Bir erik ağacı olmak belki, apak çiçeklenmiş

Belki de bir kiraz

Bir demet mor menekşe…

Yılda bir kez bile olsa insan doğaya özenmeli. Arınmalı eskilerinden. Kirinden, pasından, bencilliğinden, kötü düşüncelerinden.

Kötümserlikten, yakmaktan, yıkmaktan, yok etmekten, israftan, savrulmalardan arınmalı.

Giymeli en güzel elbiselerini bir ağaç olmalı, bir bulut, bir dalga. Birbiri için yağmalı, coşmalı yahut üretmeli.

Çok zor değil aslında.

Bir parça sevgi.

Bir parça sevgi bakışlarımızı da baktıklarımızı da güzelleştirecektir. Bir parça anlayış, dostlukları arkadaşlıkları daha güçlü kılacaktır.

Bir parça iyilik bir parça güzellik ve çokça umut.

İlkyazın sesiyle geliyor şubat. Yakında cemreler de düşecek. Havaya, suya, toprağa.

Sevgi, dostluk ve umutla.

İLKYAZIN SESİ